6 Aralık 2014 Cumartesi

App Önerisi

Yazmak için tonlarca fikrim, yazmamak için tonlarca bahanem var. Bu aralar yazmak isteyipte yazmamak için direneni oynuyorum. Biliyorum yazsam yazıcam ama elim gitmiyordu ne kaleme ne bilgisayara. Ben de bu arada bol bol cupcake yaptım, film izledim , tırnaklarımı güzel uzattım, yeni appler keşfedip, yürüdüm. Frambuazlı cupcake enfes bir olay hemen tarifine bakıp deneyin derim. Kendimi mutfağa adadığım şu bir ayda "Kitchen Stories" isimli ha-ri-ka bir app keşfettim. Tabi içindeki daha ha-ri-ka tarifleri deneyince götüm göbeğim büyüdü. Ama durur muyum? Hayır, onun için de "Pump Up" diye bir app keşfettim. Ne kadar işe yaradığı muamma ama size yeni gözde applerimi tanıtmak isterim.

Önce sevdiğim içi kullandığım; Kitchen Stories
Uygulamayı açtığınızda önünüze tüm tariflerin olduğu bir sayfa geliyor. Ne tarif ararsanız hepsi var. Kendinize göre favorilerinizi oluşturabiliyorsunuz. Ve de yapması kolay olmayan bir takım şeyin vidyolu gösterimi var.
Tarif fazla olunca aradığımızı bulmak kolay olmuyor, bunun için de filtre koymayı atlamamışlar tabii;

Aradığınız her çeşit şey mevcut. Kalorisine pişme süresine, laktozsuzuna, glütensizine kadar ayarlayabiliyorsunuz. Ayrıca tarif paketi olarak daha seçenekler var. Uygulama içi satın alımlar sadece yılbaşı, şükran günü tariflerinde var.



Ben en çok tatlılara vuruldum açıkçası. Tariflerin gerekli olan her ayrıntısı ve her tarifin vidyosu mevcut. Tariflerin kapkacak bölümündeyse her tarifte kullanılan araç-gereçler var. Alışveriş listesine ekle seçeneği ile de kendi listenizi oluşturabiliyorsunuz.


En güzelide kendi tarifleriniz ile kendi kitabınızı oluşturabiliyorsunuz. Mutfakla az biraz ilişkiniz varsa bu appe aşık olmanız muhtemel.

Şimdi de "Ben nasıl kilo vericem ya?" diye ağlarken keşfettiğim app; Pump Up


Bu uygulamada tüm dünyadan kullanıcıların yediklerini, sporlarını, vücutlarında ki değişimleri takip edebilirsiniz. Kendinize özel workout oluşturabilir, kalori hesaplayabilirsiniz.


Motive eder, motive edilirsiniz. Kilo vermek için doğru appi arıyorsanız kesinlikle Pump Up.




27 Kasım 2014 Perşembe

Yaban Mersinli Cupcake Tarifi

Bugün harika cupcake tarifiyle geldim. Bir arada limonlu az kalorili turta tarifi vericem ama önce yaban mersinli çok kalorili cupcakeler. Mutfağa girip 373874 çeşit tatlı yapabilirim en sevdiğim şeylerden biri. Zamanım oldukça yeni çeşitler deniyorum son zamanlarda müptelası olduğum kekin tarifini vermek isterim bu kek için 30 tane sipariş almış biri olarak sjksjksj


Malzemeler

  • 2 su bardağı un
  • 1 çay bardağı şeker
  • 1 çay bardağı esmer şeker
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1çay kaşığı tuz
  • 1 çay kaşığı tarçın
  • 1 çay bardağı tereyağı
  • 1 su bardağı süt
  • 1 paket vanilya
  • 2 yumurta
  • 1 su bardağı yabanmersini
  • 1 paket çikolata

*Ben tarçın yemediğim için koymadım.
*Evde esmer şeker kalmadığı için bir buçuk çay bardağı beyaz şeker kullandım.

Yaklaşık 10 tane çıkıyor 8 kişilik diyebiliriz. Toplamda 45 dk gibi bir sürede kekler hazır oluyor.


Hazırlanışı

  1. Yaban mersinli Cupcake tarifimizin başlangıcına ilk olarak unlu malzemelerimizi hazırlayarak başlıyoruz. Bunun için öncelikle unlu malzemeleri içerisinde rahatlıkla karıştırabileceğimiz geniş bir kâse alıyoruz. Daha sonra 2 su bardağı unumuzu elekten süzerek malzeme kâsemizin içerisine alıyoruz. Hemen ardından 1 çay bardağı şekerimizi, 1 çay bardağı esmer şekerimizi, 1 paket kabartma tozumuzu, 1 çay kaşığı tarçınımızı ve son olarak 1 çay kaşığı kadar tuzumuzu süzerek unlu malzeme kâsemizin içerisine alıyoruz. Tüm unlu harcımızı kaşık ile güzelce karıştırdıktan sonra Yabanmersini ile Cupcake tarifimizin sıvı harcını hazırlamaya başlıyoruz.
  2. Yaban mersini ile Cupcake tarifimizin sıvı harcını hazırlamak için öncelikle bir kasenin içerisine daha önceden oda sıcaklığında beklettiğimiz 1 çay bardağı kadar tereyağımızı alarak başlıyoruz. Tereyağımızı kaşık ile güzelce karıştırarak erittikten sonra içerisine 2 adet yumurtamızı ve 1 paket vanilyamızı ilave ederek sıvı harcımızı karıştırıyoruz. Daha sonra harcımızın içerisine 1 su bardağı kadar sütümüzü ilave ederek harcımızı kıvama getiriyoruz.
  3. Şimdi hazırladığımız unlu malzememiz ile sıvı malzememizi karıştırarak Yaban mersini ile Cupcake harcımızı elde etmiş oluyoruz. Şimdi son olarak hazırladığımız harcımızın içerisine 1 su bardağı kadar yabanmersini meyvelerimizi ilave ediyoruz ve harcımızı muffin kalıplarımıza kaşık yardımı ile alıyoruz. Daha sonra harımızın üzerine ikişer parça çikolata koyup hazırladığımız Yabanmersini ile Cupcake harcımızı daha önceden 190 derece ısıttığımız fırında yaklaşık olarak 25-30 dakika kadar pişiriyoruz.  Pişirdiğimiz Yaban mersinli Cupcake’lerimizi servis tabağına alarak sunuma hazır hale getiriyoruz.







Bazı şeylerin fotoğrafını çekip en son halinin fotoğrafını çekmemek...

Bu tarifi gördüğüm ve çeşitli kek tariflerine ulaşabiliceğiniz güzel site için tık tık.

Yemek mi yapsam spor mu düşüncesiyle geçirdiğim haftanın sonuna yaklaşırken siz neler yapıyorsunuz, yazın.
İyi geceleer.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Bugün Ne İzledim: Julia'nın Gözleri


Orjinal ismi: Los Ojos De Julia
Yönetmen: Guillem Morales
Süre: 118 dakika
Tür: Korku, Gerilim
Ülke: İspanya
Yapım yılı: 2010
Imdb puanı: 6.6


Konusu:
İspanyol korkuları içerdiği gerçkelik duygusuyla başarılı örnekler vermeye devam ediyor. El Laberinto Del Fauno, El Orfanato, Splice gibi filmlerin yapımcılığını üstlenen Guillermo del Toro'nun yeni projesinde El Orfanato'daki Lauro rolüyle başarılı bir oyunculuk sergileyen Belen Rueda başrolde.

Julia'nın (Belén Rueda) sonunda onu kör bırakacak olan bir göz hastalığı vardır. Julia'nın ikiz kız kardeşi de aynı hastalığa yakalanmış ve kendini bodrum katında asarak intihar etmiştir. Herkes onun intihar ettiğini düşünse de Julia aynı fikirde değildir, kardeşini kimin öldürdüğünü bu işin gerçek nedenini öğrenmek amacı ile kendini bu göreve adar ve araştırmaya girer. İpuçlarını tek tek toplamaya başladığı andan itibaren izlenildiğinin farkına varır. Bu arada gözündeki hastalık ilerlediğinden dolayı Julia cerrahi bir operasyon geçirir ve iki hafta boyunca gözünde bir sargı ile yaşamak zorunda kalır. 

Kardeşini öldüren katilin geceleri evine girip kendisini izlediğini hissetmesiyle birlikte onun için gerilimli saatler başlar. Onun kusuru görme yeteneğinin sade bir çarpıtması mıdır veya hayal etme gücünün yeteneği midir?

Benim Yorumum:

Filmi izlemeden önce tüm yorumlarda okuduğum korku filmi yargısına film boyunca çok rastlayamadım. Yani bu film benim korkmamı sağlamadı ki iyi de oldu gece yarısı evde tek başıma izledim. Nasıl cesaret ettiysem bilmiyorum. Filme şans eseri denk geldim ne zamandır İspanyol yapımı bir film izlemek istiyordum ve tam oldu. O yüzden izledim aslında ilk 20 dakikasına bakıp korkarsam bırakırım dedim ama bırakamadım. İlk dakikasından itibaren geriliyorsunuz. Yani film gerilim türünün hakkını veriyor. Son ana kadar merak içerisindeydim, ve sonu hakkında yine yorumlardan okuduğum "Bu gerilim filmi, romantik sonla nasıl biter?" düşüncesini saçma buldum. Ciddi anlamda bu kadar çok gerilim içeren bir film yine o şekilde bitseydi biraz fazla olurdu. Ben olması gerektiği gibi olduğunu düşünüyorum. Filmi türünde bu kadar çok övebilirim ama izlerken sıkılmadım mı, az biraz sıkıldım. Ama gerilim filmlerinden hoşlanıyorsanız, bir de İspanyolların hatrına izleyin derim.
Oyunculuk açısından ciddi anlamda başrol ablamız Belén Rueda harika bir iş çıkarmış. Tüm oyuncular hem rollerine uygun bir tiplemede, hem de rollerin hakkını vermişler. Keşke filmi sinemada izleme şansım olsaymış. Sinema da izlemek için muhteşem bir film. 

Son olarakta filmin en korkunçu sahnesinden bir gifle gidiyorum;


Fragman ; 




9 Kasım 2014 Pazar

Kitap Yorumu: Anormaller

Her konudan bahsetmeye çalıştığım blogumda bugün de kitaplara değinmek istedim. Umarım kitap hakkında fikir edinirsiniz.


Yazar: Joey Goebel
Çevirmen: Berna Biçen
Yayın evi: İthaki
Sayfa sayısı: 190

Arka Kapak Yazısı:

İçindekiler: Kara mizah, E(leştiri) vitamini, İroni (tedirgin edecek kadar yüksek dozda).
Kullanım süresi: Hemen şimdi!
Uyarı:"Normal"lerin ulaşamayacağı raflarda saklayınız.

Kentucky'nin küçük bir kasabasında beş ucubenin (!) kurduğu Anormaller grubu toplumun dayattığı kurallara baş kaldırıyor!

Grup Elemanları;
Luster: Uyuşturucu satıcısı erkek kardeşleriyle birlikte gettoda yaşıyor ve en büyük hayali rock yıldızı olmak.
Ember: sekiz yaşında ve amacı dünyayı yok etmek.
Opal: Seksen yaşında, seks delisi ve tek ilgi alanı alem yapmak.
Ray: Körfez Savaşı'nda Amerikalılara karşı savaşmış olsa da onları seven Iraklı bir asker.
Aurora: Erkeklerin kendisini nesneleştirmesinden nefret eden enfes bir Satanist.

Benim yorumum:

Öncelikle beyninizden ne kadar süre geçerse geçsin silinmeyen kitaplar vardır ya kesinlike onlardan birisi. Üstüne kaç kitap okudum hala bunu yazmak istiyorum, hala hakkında yorum yapmak istiyorum. Arka kapak yazısına bakılırsa korkunç bir içerik gibi fakat tamamen komedi içerikli kamu spotu. Kitap tamamen ön yargıya karşı yazılmış. Spoiler vermek istemiyorum o yüzden mutlaka okumalısınız. Kolay kolay bir kitaba vurulmam ama bu kitap mizah bakımından hem de verdiği ders bakımından bakış açınızı değiştirebilecek nitelikte. Erotik unsurlar, argo ve küfür bolca var. Hayatı tüm çıplaklığıyla yüzümüze vurduğu için bunlar büyük bir yer kaplıyor. Altını çizdiğim satır oldukça fazla. Kitap hem ince olması bakımından hem de mizah bakımından rahatlamak için birebir. Vakit kaybetmeden, insanlara daha fazla tek yönden bakmadan bir an önce okunması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum. Ayrıca fiyatı 5 lira gibi komik bir rakam.


Puan vermek gerekirse kesinlikle tam puan verilebilir;



Ve bir de alıntı yaparak yazıyı bitirmek istiyorum;


Görüşürüüz. xox


25 Ekim 2014 Cumartesi

Fal Bakmak Ya da Bakmamak

Bugün bir çoğumuzun en sevdiği aktivitelerden olan fal bakmak, baktırmak konusuna değinmek isterim. Aranızda fal bakanlar varsa ki hepimiz denemişizdir bunu, benim fal bakma olaylarımdan bahsetmek isterim;

Fal bakmaya platonik aşkım sayesinde bakmaya başladım, iyi ki de başlamışım. Fal bakan bir arkadaş bulmanızı tabi ki tavsiye ediyorum ama benim ki biraz aşmış gözlerine bakarak ne hissettiğini okuyordu artık. Başlarda hoşuma gitti tabi ama bir süre sonra ona karşı hislerimin bir özelliği kalmadı çünkü hepsini anlıyordu. Neyse her türlü falı harika bakıyordu. Bana da öğretmek istese de kahve falını bir türlü becerememiştim. Sonra uzaklaştık. Uzaklaşır uzaklaşmaz aşık olduğum tarot destelerinden hemen edindim. O günden beri tarot bakarım. 

Aranızda fal bakmak isteyen varsa açıkçası yetenek gerektiren bir olaymış ama tabii ki kendinizi keşfedip yeteneğizi çıkartabilirsiniz. Tarot bakmak isteyen arkadaşlar önce auranızı görmenizi öneririm. Arkasından gelen farkındalık dönemi olarak adlandırdığımız enerjinizi hissettiğiniz dönem gerçekten ağır ve yıpratıcı oluyor. Fal bakmaya başladığım ilk 2 ay her gece iki saat uyuyabilip,baş ağrısından ölmüştüm. Yine de bu işi her yaptığımda iyi hissediyorum. İnsanların inanamadığı parapsikoloji en sevdiğim konulardan oldu. Ama şöyle de bir olay var ki; ciddi anlamda gelişmeden kendinize ya da çok çok yakınınıza fal bakamıyorsunuz. 

Arkadaşlarınız içerisindeyse el üstünde tutlan konumuna gelebilirsiniz. Fal baktırmak için ciddi anlamda sıraya giriyorlar. Ego tatmin etmek için birebir fksdfjfslj




Fal baktırmak hepimizin ayrı bir zevk aldığı olay. Her falcı, falcıya muhtaçtır. Fala inanmamak etraftaki enerjiyi önemsememektir. Basit şekilde kahve falı bakmayan her falcı evrendeki enerjiye sığınarak fal bakar. En yakınınızda olsa bunun karşılığında sizden bir şey talep etmek zorundadır. Metal para ya da su dahi olsa mutlaka bir bedel vermeniz gerekir. Çünkü sizin üstünüzdeki  tüm ağırlık faldan sonra falcıya geçer. Ve bu verdiğiniz bedel ondan kurtulmasını sağlar. Fal hakkında konuşucak şey çok tabii. Bu yüzden fal hakkında bilmek istediğiniz ya da tarot kartları, açılımları vs. hakkında sorularınız bekliyor olucağım.


Görüsürüz :*


5 Ekim 2014 Pazar

Aşk Yaşıyorum: Combat Boots

Bana yıllar gibi gelen 20 günlük bir aranın ardından bir şeyler yazabilmek güzel. Aslında hep girdim ama kafamda bir yazı oturtamadım ya da toparlamaya üşendim. Bugün de resimler konusunda kafam bulandı ama harika botlarla karşınızdayım. Kışa şurda ne kaldı sonuçta, botlar da ayakkabılıklarımızda yerlerini almaya çoktaaan başladı. Ben de sizin için favorilerimi topladım dırırırım. Lakin topuklu bot olayına hiç girmedim.

İlk olarak şu klasikleşmiş ama en güzel modelle başlıycam ki yazının büyük kısmı o modeller kaplıycak gibi; 

           

Ben her rengi her şeklinin harika olduğunu düşünüyorum. Herkesin ayağında gördüğümüz şeyler diyorsunuz, haklısınız ama kışın bir kombini tamamlayan parça bunlar bence. Tamamen vazgeçilmezler arasında. Botların başında.

Bu botların en güzel özelliği ise hem çiçekli böcekli şeylerle hem de grunge, pale her türlü tarza gider olması. Ayrıca unisex olması da gayet güzel bence.
Bir de başka renkleri desenlileri var ki;






 İstediğiniz tarz deseni istediğiniz rengi bulmanız mümkün.Beni benden alan noktaysa bordo olanları;


Bordonun zaten favori rengim olmasıyla bu botlara ekstra yakışmasının bir bağlantısı olmalı.

Bir de bir modeli var ki diğer en favorim;


Giymeye kıyamam dediğim türden bu bot. Ben Aşk Yaşıyorum bölümüne ekliyim bunları.


Ombre tarzı bir şey olmuş grvfjkfnjfen. Ombrenin en çok yakıştığı alan olsa gerek.

Bir kaç tane de kullanım tarzı örneği verip gidiyim;









En kısa zamanda bir yazıyla karşınızda olmak dileğiyle, hepinizi öptüm aşkımlar. Ayrıca blogumda parapsikolojiye de yer vermeyi düşünüyorum. Blog amacından şaşmış olucak biraz ama ne dersiniz? Yorumlarınızı bekliyorum.








14 Eylül 2014 Pazar

Okul Hakkında #1

Okulların başlamasına saatler kalmışken okul postu yazmasam kötü hissederdim. Ama şöyle yapın böyle yapın, bunu giyin bunu giymeyin yazılarından ziyade, okul için dinlendirici, uyku açıcı, zihin temizleyici şarkı önerileri yazıcam. Benimde lise 3'e istemeye istemeye, ağlaya ağlaya geçtiğim bu dönem bu şarkılar hep elimin altında olucak.

Öncelikle servis, metro, otobüs vs. çilesi için seçtiğim şarkılardan başlamak isterim;

Okula gidiş sürecinde eminim ki hepimizin en yakın arkadaşı kulaklık. Kaç dakika olursa olsun o bitmeyen yola ben slow şarkılarla başlamayı tercih edenlerdenim. Okula az bir yol kaldığında ise hareketli bir kaç şarkı dinlerim ki ayılıyım. 

*Cats On Trees-Love You Like A Love Song Baby (Cover severler için harika)
*Little Lapin-Yellow Brick Road
*Amy Winehouse-Wake Up Alone 
*Pauline Croze-Dans la chaleur des nuits de pleine lune
*Cem Adrian-Beni Hala Öldürüyorsun
*Of Monsters And A Men-Little Talks
*Blind Pilot-The Story I Heard 
*The Kubricks-Self-Help Wannabe
*Beatles-Oh! Darling

Okula gelindiyse sıra çoğuyla ilgilenmediğiniz derslerdeyse bir de göze batmayan bir sırada oturuyorsanız bu şarkılar tam sizlik;

Hem uykunuzu getirmiycek, hem de dersten çokta uzaklaşmamanızı sağlıycak nitelikte şarkılar önericem.

*The Fosters-Don't Stop
*Chet Faker-Gold
*Noosa-Walk On By
*St. Lucia-All Eyes On You
*Stone Sour-Bother
*Ed Sheeran-Thinking Out Loud
*Beatles-Obladi Oblada

Sınav öncesi kafamızı boşaltmak odaklanmak adına şarkı seçmeyi de unutmadım tabi ki;

*Ed Sheeran-Cold Coffe
*Elle King-Playing For Keeps
*The Soul Shouters-It's A Man's World
*Asal Avidan-Love It Or Leave It
*Emeli Sande-Clown
*Freedom Fry-Wilder Wile
*Jessie J-Who You Are

Son olarakta tenefüs playlisti yaptım. Daha ağır şarkılar için ve benim favorilerim;

*Hypongaja-Here Comes The Rain Again
*Apocalyptica-I Don't Care
*Golden Horde-Friends In The
*Billy Joel-Uptown Girl
*Aerosmith-Dream On
*4 Non Blondes-What's Up
*Blondie-Call Me
*Twin Atlantic-Heart And Soul


Bugün dinleyip ağlamanız içinde bir şarkım var tabi ki. Sonuçta okul başlıyor ağlamak için harika bir gün. Hadi görüşürüz aşkımlar.




*Vidyo açılıyordur umarım, açılmıyorsa şarkı; Emeli Sande-Read All About It








4 Eylül 2014 Perşembe

1 Kupa 1 Umut

Instagram da dolaşırken denk geldiğim bir etkinliği sizinle paylaşmak istiyorum. 1 Kupa 1 Umut etkinliğinde internet üzerinden özel tasarım kupalar satılıyor ve elde edilen kazanç hiç bir çıkar gütmeden sokak hayvanları için kullanılıyor. Siz de hem bu güzel, Cansu Cığa tasarımı kupalara sahip olmak hem de sokaktaki canlara az da olsa bir yardımım dokunsun diyorsanız buyrun; http://1kupa1umut.sopsy.com/



Site açıklaması: 1 Kupa 1 Umut projesi, kâr amacı gütmeyen, kupa satışlarından elde edilecek gelirin tümünü sokaktaki kimsesiz, bakıma muhtaç hayvanların beslenme ve tedavi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hayata geçirilmiş bireysel bir projedir. Herhangi bir kurum, dernek veya kuruluşa bağlı değildir.

Ben siparişimi veriyorum sizi de bu güzel projeye duyarlılığınızla bekliyorum.

1 Eylül 2014 Pazartesi

Ürün Yorumlarım #1

Merhaba, bugün genellikle beğendiğim bitmekte olan ya da yeni aldığım 5 ürünle karşınızdayım. Cilt bakımı, yumuşaklığı benim için bakımlı olmanın en önemli kısmıdır. Bu yüzden ilk ürün yorumlarımı bu konu da yapmak istiyorum. İşte seçtiğim ürünler, fiyatları, yorumları;

I Love serisinden el kremleri ile başlamak istiyorum. Kokusunu kısa süre de yitirmeyecek bir krem arıyorsanız kesinlikle aradığınız kremler.


Kokusu hakkında yorum yapmak gerekirse hindistan cevizli, ağır bir kokusu var. Fresh kokulardan hoşlananlar için uygun olmayacaktır. İlk sürdüğünüz de kokusu rahatsız edebliyor fakat koku 15-20 dakika  sonra hafifliyor ve harika bir kokuya dönüşüyor. Ve tüm gün kaybolmuyor denilebilir. Diğre el kremlerinden ayıran özelliği u. Nemlendirme bakımından da kötü olduğunu söyleyemem. Denenmeye değer.


Kullandığım bir diğer I love serisinden el kremi çilekli olanı. Kokusu hindistan cevizlisine göre hafif. Danino yoğurtlar var, bilir misiniz bilmiyorum. Aynı onlar gibi kokuyor. Öneririm.

Bunların dışında, Mango&Papaya, Raspberry&Blackberry seçenekleri de mevcut. Watsonslarda var.

Fiyatı; 6.99


Neutrogena Pembe Greyfurt Günlük Peeling Jel: 



Bir kaç kere kullanmama rağmen ben çok sevdim. Kokusu kişiye göre değişir fakat egzotik kokular kalp ben. Sabah akşam yüzünü ıslatarak peeling şeklinde uyguluyorsunuz. Üstünde "Sivilce ve siyah noktalarınız hiç bu kadar güzel kokmamıştı!" yazıyor ki doğru denilebilir. Uyguladıktan sonra kokusunu hemen yitirmiyor. Bu benim bir ürün de en sevdiğim özellik. Nemlendirmesinin iyi olduğunu düşünüyorum, yumuşacık oluyor. Ferah bir his bırakıyor. Ben beğendim.

Fiyat; 12.90

Arko Nem El, Yüz, Vücut Kremi (Yoğurt/böğürtlen):


Bu kremin güzelliğini bir çok blogta duyduk. Fakat ben de yazmak istiyorum tabii. Kokusuyla beni benden alan bu kremi Mart'tan beri kullanıyorum. Bitince yenisi almak şeklinde, bunun da bitmesine az kaldı yenisini alıcam. Nemlendirmesi harika fiyatı da miktarına göre gayet uygun. Saçma sapan rakamları hak etmeyecek kremlere ödemeniz yerine ben Arko Nem öneririm.

Fiyatı; 9.10

Neutrogena Tek Adımda Makyaj Ve Yüz Temizleme Jeli:


Şu sıralar en favori ürünlerimden biri. Sadece makyaj temizlemekle kalmayıp, yüzü de temizliyor, nemlendiriyor. Makyaj temizleme konusunda harika diyebilirim. Neutrogena'nın bir çok ürünü gibi kaliteli. F-Ben aldığımda fiyatı 12.90 civarındayken şu an baya arttı. Bunu çok rağbet görmesine bağlıyorum ben. Bitmesine az kaldı gördüğünüz gibi bundan bir tane daha almayı düşünüyorum hatta indirim bulursam stoklamalıyım shksjldsa.

Fiyatı; 20.99


İlk ürün yorumu yazımdı, umarım yardımcı olabildiğim bir yerler olmuştur. Sizin de bu ürünler arasında denedikleriniz varsa yorumlayabilirsiniz. Çok sevinirim. İyi geceler :*





29 Ağustos 2014 Cuma

Bugün ne izledim: İntihar Odası

Bugün belki bir çoğunuzun izlediği, izlemeyenlerin çoğunun ismini duyduğu, hiç duymayanları da tanıştırmak istediğim bir film yazısı yazıcam. Her filmden etkilenen, aynı filmi tekrar tekrar izlemeyi seven biri olmadım hiç. Ama bir kaç film de hep takılmışımdır, sürekli izlediğim, izledikçe yeni detaylarla karşılaşıp aşık olduğum filmler bunlar. Bir ara bu film listesini paylaşırım. Şimdi gelelim filmin konusuna, oyuncuların muhteşemliklerine;

Oyunculardan başlamak istiyorum ilk söylemek istediğim, herkes rolünün üstesinden gelebilmişti ki bu gerçekleşmeyen filmler ne kadar iyi bir senaryoya sahip olsun olmuyor. 

Filmin baş rolü gerçek haliyle, oynadığı rol olan Dominik Santorski'ye çok zıt olan Jakub Gierszal. 



Sarışın hali beni benden almasa da saç rengi, göz rengi değişince tam istediğim bir tipe dönüşmüş. Filmde oynadığı asi çocuktan şu güzelim sarı sıfatında eser yok. Dominik'e baya aşık oldum gibi.


Gülerken sempatik olan erkek çok fakat salya sümük ağlarken hala karizmatik hala yakışıklı olan Dominik gece rüyalarıma girdi djhdskds. 




Bir de Roma Gasiorowska ile oynadığı rol Sylwia'nın zıtlığına da değinmek istiyorum.

  

Böyle cici, tatlış bir kız nasıl böyle bir psikopat rolüne bürünebilir. 3 yıl evden çıkmamış bir kızı oynamak kolay mı? Resmen bu rolden tırsıp gizliden gizliye bir hayranlık besledim. Sylwia o kadar kendini bilen, kendinden emin bir karakter ki çoğumuzun cesaret gösteremiyceği bir çok şeye sahip. 

  

Film hakkında en sevdiğim iki şeye değindikten sonra konusuna geçiyim.

Öncelikle;  Sala samobójców-2011 Sucide Room-Polonya
 IMDB Puanı: 6.6 / 10
Tür:Animasyon, Dram, Gerilim
Yönetmen: Jan Komasa
Senaryo: Jan Komasa
Oyuncular: Jakub Gierszal
Roma Gasiorowska, Agata Kulesza
Süre: 1 saat 50 dakika

Polonya yapımı bir film olup bir sürü ödülü toplamış, Roma ve Jakub en iyi kadın ve erkek oyunculuklarına layık görülürken film de ülkenin en iyi filmi seçilmiş. 

Özeti şu şekil de geçiyor; Dominik normal bir lise öğrencisidir. Birçok arkadaşı, güzel bir kız arkadaşı ve zengin bir ailesi vardır. Ama bir gün arkadaşlarından birinin masum bir öpücüğüne kapılır ve hayat onun için bambaşka bir hal alır. İntihar Odası'ndan haberdar olmasıyla birlikte Dominik'in zamanla bilgisayarın başında geçirdiği süre artar. Yavaş yavaş arkadaşlarını ve çevresini kaybetmeye başlamıştır.

Kesinlikle izlemeniz gereken bir film olup spoiler vermek istemesem de biraz bahsetmeliyim gibi. Devamı spoiler içerir.

Dominik, Sylwia'nın aksine ne istediğini bilmeyen davranışlarını kestiremeyeceğiniz bir karakterdir. Film boyunca siz ne olucağını tahmin etmeye çalışıyor ama sürekli bir ters köşeyle karşılaşıyorsunuz açıkçası. Dominik'in hayatının sarpa sarış noktası baloda öpüştüğü Alex karakterinden sonra eşcinsel olduğu söylentilerine dayanamaması. Bunları gören Sylwia, Dominik'i bir oyuna davet ediyor "İntihar Odası". Bu sanal ortamda ki insanların hayattan tek beklentisi ölüm. Adından  da anlaşıldığı gibi hepsi intihar etmeyi amaçlıyor fakat doğru zamanı bekliyorlardır. Dominik'te bu ortama girdikten sonra odasından hiç çıkmayan bir çocuğa dönüşür. Sylwia ile aralarındaki ilişki arkadaşlığı aşar ve birbirlerine karşı açılmaya başlarlar. Bu arada Dominik ailesinin tuttuğu psikolog ile sadece hapları alıp intihar etmek için iletişime girer. Psikologtan hapları aldıktan bi süre sonra ailesi interneti keser. Dominik ve Sylwia arasındaki tüm iletişim kopar. O gece Dominik bir bara gider ve hapları alkolle kullanarak intihar eder. Üstte belirttiğim gibi 3 yıldır evden çıkmayan Sylwia, Dominik'in oyuna giren annesinden haberi alınca direk dışarı çıkar ve deli gibi ağlar ki benim en sevdiğim sahne buydu. 




Bir diğer sevdiğim sahne:



İzlediyseniz ya da izledikten sonra yorumlarınızı bekliyorum. İncelememi istediğiniz film olursa yazmaktan çekinmeyin. Görüşürüüüüüz.