Bugün belki bir çoğunuzun izlediği, izlemeyenlerin çoğunun ismini duyduğu, hiç duymayanları da tanıştırmak istediğim bir film yazısı yazıcam. Her filmden etkilenen, aynı filmi tekrar tekrar izlemeyi seven biri olmadım hiç. Ama bir kaç film de hep takılmışımdır, sürekli izlediğim, izledikçe yeni detaylarla karşılaşıp aşık olduğum filmler bunlar. Bir ara bu film listesini paylaşırım. Şimdi gelelim filmin konusuna, oyuncuların muhteşemliklerine;
Oyunculardan başlamak istiyorum ilk söylemek istediğim, herkes rolünün üstesinden gelebilmişti ki bu gerçekleşmeyen filmler ne kadar iyi bir senaryoya sahip olsun olmuyor.
Filmin baş rolü gerçek haliyle, oynadığı rol olan Dominik Santorski'ye çok zıt olan Jakub Gierszal.
Sarışın hali beni benden almasa da saç rengi, göz rengi değişince tam istediğim bir tipe dönüşmüş. Filmde oynadığı asi çocuktan şu güzelim sarı sıfatında eser yok. Dominik'e baya aşık oldum gibi.
Gülerken sempatik olan erkek çok fakat salya sümük ağlarken hala karizmatik hala yakışıklı olan Dominik gece rüyalarıma girdi djhdskds.
Bir de Roma Gasiorowska ile oynadığı rol Sylwia'nın zıtlığına da değinmek istiyorum.
Böyle cici, tatlış bir kız nasıl böyle bir psikopat rolüne bürünebilir. 3 yıl evden çıkmamış bir kızı oynamak kolay mı? Resmen bu rolden tırsıp gizliden gizliye bir hayranlık besledim. Sylwia o kadar kendini bilen, kendinden emin bir karakter ki çoğumuzun cesaret gösteremiyceği bir çok şeye sahip.
Film hakkında en sevdiğim iki şeye değindikten sonra konusuna geçiyim.
Öncelikle; Sala samobójców-2011 Sucide Room-Polonya
IMDB Puanı: 6.6 / 10
Tür:Animasyon, Dram, Gerilim
Yönetmen: Jan Komasa
Senaryo: Jan Komasa
Oyuncular: Jakub Gierszal
Roma Gasiorowska, Agata Kulesza
Süre: 1 saat 50 dakika
Polonya yapımı bir film olup bir sürü ödülü toplamış, Roma ve Jakub en iyi kadın ve erkek oyunculuklarına layık görülürken film de ülkenin en iyi filmi seçilmiş.
Özeti şu şekil de geçiyor; Dominik normal bir lise öğrencisidir. Birçok arkadaşı, güzel bir kız arkadaşı ve zengin bir ailesi vardır. Ama bir gün arkadaşlarından birinin masum bir öpücüğüne kapılır ve hayat onun için bambaşka bir hal alır. İntihar Odası'ndan haberdar olmasıyla birlikte Dominik'in zamanla bilgisayarın başında geçirdiği süre artar. Yavaş yavaş arkadaşlarını ve çevresini kaybetmeye başlamıştır.
Kesinlikle izlemeniz gereken bir film olup spoiler vermek istemesem de biraz bahsetmeliyim gibi. Devamı spoiler içerir.
Dominik, Sylwia'nın aksine ne istediğini bilmeyen davranışlarını kestiremeyeceğiniz bir karakterdir. Film boyunca siz ne olucağını tahmin etmeye çalışıyor ama sürekli bir ters köşeyle karşılaşıyorsunuz açıkçası. Dominik'in hayatının sarpa sarış noktası baloda öpüştüğü Alex karakterinden sonra eşcinsel olduğu söylentilerine dayanamaması. Bunları gören Sylwia, Dominik'i bir oyuna davet ediyor "İntihar Odası". Bu sanal ortamda ki insanların hayattan tek beklentisi ölüm. Adından da anlaşıldığı gibi hepsi intihar etmeyi amaçlıyor fakat doğru zamanı bekliyorlardır. Dominik'te bu ortama girdikten sonra odasından hiç çıkmayan bir çocuğa dönüşür. Sylwia ile aralarındaki ilişki arkadaşlığı aşar ve birbirlerine karşı açılmaya başlarlar. Bu arada Dominik ailesinin tuttuğu psikolog ile sadece hapları alıp intihar etmek için iletişime girer. Psikologtan hapları aldıktan bi süre sonra ailesi interneti keser. Dominik ve Sylwia arasındaki tüm iletişim kopar. O gece Dominik bir bara gider ve hapları alkolle kullanarak intihar eder. Üstte belirttiğim gibi 3 yıldır evden çıkmayan Sylwia, Dominik'in oyuna giren annesinden haberi alınca direk dışarı çıkar ve deli gibi ağlar ki benim en sevdiğim sahne buydu.
Bir diğer sevdiğim sahne:
İzlediyseniz ya da izledikten sonra yorumlarınızı bekliyorum. İncelememi istediğiniz film olursa yazmaktan çekinmeyin. Görüşürüüüüüz.